Oruç ve kalp sağlığı
İslamiyet için kutsal olan Ramazan ayında oruç tutarken insanların aklına da sağlık ile ilgili pek çok soru geliyor.
Amerikan Hastanesi Kardiyoloji Bölümü’nden Dr. Tolga Özyiğit, oruç tutmanın kalp sağlığı ile olan ilişkisi ile ilgili bilgiler veriyor.
Uzun süreli açlığın temel olarak kalp hastaları üzerine bir takım olumsuz etkileri olduğu biliniyor. Bunun en temel nedenleri; beslenmenin gün içinde sadece kısıtlı bir zamana sıkıştırılması, bu zaman diliminde tüm günün ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla fazla miktarda ve ağır yiyeceklerin yenmesi ve son olarak da ilaç kullanımının aksaması olarak özetlenebilir. Ayrıca, özellikle yaz aylarında aşırı sıvı kaybına bağlı tansiyon düşüklüğü de insan hayatını tehdit edebilmektedir. Gece uykusunun bölünmesinin vücudun biyoritmini bozduğu ve bunun da kalp sağlığını olumsuz etkilediği ile ilgili bazı teoriler de üretilmiştir.
Bu teorik bilgilere rağmen tıp literatüründe konu ile ilgili çalışma sayısı son derece azdır. Üstelik yapılmış olan küçük çalışmaların sonuçları da birbirleriyle çelişmektedir. Örneğin, 2004 yılında “Heart” dergisinde yayımlanan bir çalışmada: Katar’da 1991-2001 yılları arasında kalp krizi ile hastaneye başvuran 20.856 hastanın dosyaları taranmış ve Ramazan ayı, bir ay öncesi ve bir ay sonrası da dahil olmak üzere, bu dönemde kalp krizi sayısında herhangi bir artış olmadığı tespit edilmiş. Yine aynı merkezin yaptığı benzer başka bir çalışmaya göre, bu aylarda hastaneye felç ile başvuran hasta sayısında da anlamlı bir artış saptanmamıştır. Suudi Arabistan’da yayımlanan başka bir çalışmada ise orucun stabil durumdaki kalp hastaları üzerinde sadece hafif bir olumsuz etkisi olduğu gösterilmiştir. Literatürde oruç tutmanın ölüm riskini arttırdığı ile ilgili (kalp krizi, inme gibi nedenlerle) hiçbir veri bulunmamaktadır. Ancak bu çalışmalar genellikle tek merkezli olup, geriye dönük hasta dosyalarının taranması şeklinde yapıldığından bilimsel değerleri kısıtlıdır. Tatminkar bir sonuç için ancak ileriye dönük yapılacak, çok merkezli çalışmalara ihtiyaç vardır.
Şeker hastalığına da kısaca değinecek olursak, burada sınırlar biraz daha keskindir. Yüksek riskli diabet hastalarında oruç tutmak veya uzamış açlık, hipoglisemi (şeker düşmesi), diabetik ketoasidoz (diabet koması) ve sıvı kaybına bağlı damar tıkanıklığı riskini arttırmaktadır. Dolayısı ile kontrolsüz diabet hastalarının oruç tutması önerilmemektedir. Ancak sadece diyet veya tek bir ilaç ile kan şekeri kontrol altında olan diabet hastalarının oruç tutmasında bir sakınca yoktur. Ama tabii ki buna karar vermeden önce mutlaka doktora danışmalı ve kendi kendimize karar vermemeliyiz.
Bu bulguların ışığı altında özetlemek gerekirse; durumu kontrol altında olan kalp ve diabet hastaları, eğer doktorları izin veriyorsa, ilaçlarını aksatmamak, yeterli sıvı almak ve aşırı egzersizden sakınmak koşuluyla dikkatli bir şekilde oruç tutabilirler. Ancak kritik durumdaki kalp hastaları ile kan şekeri kontrol altında olmayan veya yüksek doz insülin ihtiyacı olan, sık sık kan şekeri düşen ve yalnız yaşayan diyabet hastalarının oruç tutması kesinlikle önerilmemektedir.
Amerikan Hastanesi
Kardiyoloji Bölümü
Dr. Tolga Özyiğit